Pages

31 Aralık 2008 Çarşamba

Nan-i Afghani


Kısaca Afgan ekmeği....

Bugün Leyya'nın bloğunu gezerken bu ekmeği gördüm ve canım çok çekti.Malzemelere baktım evde yaş maya varmış.Ben bir yaş maya ile yaptım.

Hemen ekmeği yapmaya başladım.


Malzemeler

1.5 su bardağı ılık su
7 gr. kuru maya ( ben 1 yaş maya ile yaptım)
1 küp şeker
4 bardak un


1/4 su bardağı zeytinyağı
1 yumurta sarısı (üzeri için)
üzerine serpmek için çörek otu
tuz

Mayayı hamur kabına alıp 1.5 bardak suyun birazıyla ,şekeri ekleyip 10 dakika bekletin.




Üzeri köpük köpük olup kabarınca, zeytinyağı katıp karıştırın.Un ve tuzu mayalı karışıma ekleyin.
Kalan suyu da azar azar ekleyerek hamuru yoğurun gerekirse fazladan su ilave edin.

Hafif ele yapışan bir hamur elde ettikten sonra 15 dakika dinlenmeye bırakın.



Sonra tekrar yoğurun.Hamur elastik olunca üzerini kapatıp 1-1.5 saat mayalandırın.
Mayalana hamuru 8 eşit parçaya bölüp , parçaları yuvarlayın.
Her bir hamur topunu 9-10 cm uzunluğunda 1/2 cm kalınlığında oval şekil vererek açın.

Üzerini çatalla çizin , yumurta sarısı sürüp, çörek otu serpiştirin.


190 derece fırında 25- 30 dakika pişirin.
Afiyet olsun.

30 Aralık 2008 Salı


Lütfen Filistinli kardeşlerimize dua edelim.
1 Fetih suresi ve 1001 tane Kamer suresi 45.ayeti okuyalım inşallah.
Elimizden maalesef başka birşey gelmiyor.
İsrail mallarına boykot yapabiliriz.
Rabbim yardımcıları olsun.

*****************************

Yazı Sibel Eraslan'a aittir.


Bir Gazze bir de Allah...

Salı günü Sirkeci Postanesi’nin önündeydik. Yirmi kadın, üç erkek. Cumhurbaşkanı’na yazılmış bir mektubu postalamak için.
Mektup ve Gazze’ye yardım çığlığı...
“Sayın Cumhurbaşkanımız, elektrikleri ve suyu kesik, hastaneleri ve okulları dahi hapishaneye dönüşmüş, bebeklerin süt, ihtiyarların ekmek ve orta yaşlıların su bulamadığı bir Gazze için lütfen gerekli diplomatik ilişkileri kurunuz” içerikli naif bir talep...
Gazze’de bir halk, çepeçevre kuşatılmış, açlığa, karanlığa ve soğuğa mahkum bir şekilde kıstırılmış... Şehrin tek hava deliği, yer altından açılarak Mısır Kapısına dayanmış bir tünel... Yaralı bereli bir şnorkel gibi, delik deşik bir yemek borusu gibi, her tarafından darbe yemiş bir nefes yolu gibi: Tünel...
Bayram hatırlarımıza damgasını vuran bu tünel ve mektup meselesi, aslında bizim insanlığımızın gramajıyla da çok yakından ilgili. Yani ki pek bir hafif, pek bir kıldan tüyden kalıyoruz yüreğimizi ve vicdanlarımızı tartılara vurduğumuzda.
Mektubu Sirkeci’den yolladık. Say ki ıssız adadan bir sayfa yazıp, ağzı bükülü bir şişeye koyduk onu, sonra da denize attık. Deniz duymadı ama Sahibi her şeyi işitiyor. Zaten işimiz, benim bildim bileli tüm işlerimiz de, Sahib’ine kalmıştır, yani Allah’lıktır. Kimsenin bizi duyup işiteceği yoktur. Gazze’nin uzayda kaybolan çığlığına yoldaşlık etmesi için ne yaptık? Bir mektup attık Ankara’ya... Mektup ya da tünel...
Ve sonra, tünel işine ne demeli? O da en az İstanbul’dan denize atılan mektup kadar naif ve titrek... Resimlerini bir görseniz, masal ya da filmdir zannedersiniz. Daracık ve pek çok mahalli çökmüş, bombalanmış, keşfedildiğinde yıkılmış, sonra tekrar açılmış, bazı yerlerini sular basmış, kapkaranlık ve dapdar bir geçit... Benzerini Bosna’da havaalanını şehre bağlayan Tünel’de gördüğüm gibi, adım atar atmaz yer altı dünyasına iniyorsunuz, karanlık nemli, korkutucu, kabir gibi, ölmeden evvel gömülmek gibi. İşte bir halk, böylesi karanlık bir iplikle bağlı hayata. Oradan geçiyor ağır yaralılar, oradan geçiriliyor ekmek, ilaç, mum, pamuk, oradan geçiriliyor Gazze’ye kurbanlıkların en zayıfları, ayakları en titrek olanları, pazarlarda hiçbir alıcı bulamayanları, oradan geçiriliyor mektup ve şiirler, yüzükler o tünelden değiş tokuş oluyor, gelin tellerine karşılık kana batmış kurşunların haberini de o tünelden geçiriyor Gazze...
İnsanın bu tip tünellerde, uzanıp da ölesi geliyor. Gözlerine derhal bir mendil bağlanıp, kurbanlık koçlara dönüşüyor önüne tünel konulanlar... İnsan korkmamak için içinden Tekbirler getiriyor. Ve ben çok iyi anlıyorum Kurban Bayramı’nda koçların gözleri ve ellerinin niçin bağlandığını Gazze Tüneline bakarken... Ve yine çok iyi anlıyorum gırtlağa dayanmış bir bıçağın acısını dünyada tek hafifletecek şey niçin Allahu Ekber’miş? Ne diyelim, Allahu Ekber Allahu Ekber! Bugün günlerden bayram ve bayramın mübarek olsun ey kurbanlık koç gibi gözleri bağlanmış Gazze!
Gazze bir ukdedir içimde.
Leyla ile Mecnun gibiyiz onunla. Aramızda dağlar, dağlar ve yine dağlar var. Ah o dağlar, yıkılası dağlar, kazmakla tükenmeyen, ardı arkası kesilmeyen engeller gibi duran engin dağlar... Ve Filistin! Biz kazdıkça dağları bir türlü eksilmeyen Filistin! Zeytin gözlü Leylamızdır. Bir türlü kavuşup da gözlerinin arasından öpemediğimiz. Kanayan şakaklarını bir türlü silip avutamadığımız...
Şimdi o tünele bakarken, Gazze bir kurbanlık koça dönüşüyor. Bir İsmail gibi babasına ve onurlu kaderine razı olmuş haliyle, bıçakların önüne yatıyor. Orada öylesine dingin, öylesine razı, öylesine gökten üzerine yayılmış sekinet battaniyesi altında uyuyakalmış bir çocuk gibi ki... Yapayalnız. Bir Allah’ıyla. Allah’ınla. Allah’ımızla...
Ve ben artık kendimden utanıyorum. Ellerimin kırk yıllık kederli bilgisiyle bir türlü bir şey yapamamışlığından. Yazdığım yazıdan, tuttuğum kalemden ve yolladığım işe yaramaz zavallı mektuplardan...
Salı günü Sirkeci Postanesi’ndeydik. Yirmi kadın, üç erkek.
Bir Gazze ve bir de Allah...

Karikatur: http://www.yeniasya.com.tr/2008/12/30/karikatur/default.htm

29 Aralık 2008 Pazartesi

İrmik Helvası


Bu tarifi "Diyalog Yemekleri" arkadaşımızdan aldım. İyi ki denemişim.Eşimle bayıldık. Ölçüler 2 kişiliktir.
1 bardak irmik
1 bardak şeker
1 bardak su
1 çaybardağı sıvıyağ
1 kaşık tereyağ
1 kaşık dolmalık fıstık ( evde dolmalık fıstık olmadığından ceviz ekledim)


Yağı,fıstıkları,irmiği derin bir tencereye alın.
Kısık ateşte ara sıra karıştırarak kavurun.
Bir küçük tavada da şeker ile soğuk suyu birbirine karıştırarak şekerin erimesini sağlayın.( ısıtılmayacak)
Fıstıklar ve irmik kahverengi bir hal alana kadar kavurmaya devam edin.
İyice kavrulunca hazırladığınız şekerli su karışımını boşaltın,suyu çekene kadar bir iki kere karıştırın.
Ateşten alarak biraz demlendirin.
Küçük kaselere doldurup,tatlı tabaklarına ters çevirerek servis yapın.
Afiyet olsun.

22 Aralık 2008 Pazartesi

125 Tane Bedava Blogger Teması


Arkadaşlar bu sitede birbirinden hoş 125 adet Blogger teması var.

Ben beğendiğim 7 tane template ekliyorum.Açıkçası karar vermekte zorlandım.

18 Aralık 2008 Perşembe

Ördüğüm ilk patik



Bu örneği bir komşumuzdan aldım.

Eltim sağolsun nasıl yapılacağını anlattı.



4 Aralık 2008 Perşembe

Elmalı Tatlı



Bugün canım sütlü bir tatlı yapmak istedi.Hemen google'dan arattım.
Karşıma Portakalağacından "elmalı tatlı" tarifi çıktı.
Tarifi yarım ölçü olarak yaptım. Yarım saatte hazırlanan kolay , hafif bir tatlı, tavsiye ederim.

Elmalı Tatlı:


Krema malzemeleri:


750ml süt
1 yumurta
2 yemek kaşığı tereyağı
3 yemek kaşığı un
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya


içine:


dövülmüş ceviz, kuru üzüm, tarçın

Malzemeler:

4 veya 5 adet sarı elma
toz şeker
8 veya 10 adet pötibör bisküvi
hindistan cevizi


Hazırlanışı:


Elmaları soyun, ikiye kesip çekirdek yuvalarını çıkartın.

Yayvan bir tencereye çekirdek boşlukları alta gelecek şekilde dizin.

Üzerlerine birer yemek kaşığı toz şeker serpin.

Yarılarına gelecek kadar su ekleyip dağılacak kadar yumuşamalarına izin vermeden pişirin.


Tereyağı hariç kalan krema malzemelerini devamlı karıştırarak muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin. Pişince yağı ekleyip karıştırarak erimesini sağlayın.


İç malzemeyi bir kasede karıştırın. Pişen elmaları sırayla alıp çekirdek yuvalarını iç malzemeyle doldurun. Üzerine bir pötibör bisküvi kapatın. Bisküvi altta kalacak şekilde borcama dizin.


Hepsini dizince kremayı üzerlerini ve aralardaki boşlukları kapatacak şekilde dökün. Hindistan cevizi serperek buzdolabında soğumaya bırakın.

Afiyet olsun




Labels